14 Ağustos, 2016

Arch390 - Gezi Stajı - Amsterdam & Berlin

Amsterdam dersi kapsamında 6 gün boyunca Amsterdam'ın ortaçağ kentinden başlayıp Berlage planı ile genişleyen çekirdeğin oluşturduğu düzenler, genelde konut (özellikle işci konutları ) üzerine yoğun bir gezi yaptık. Amsterdamın malzeme kataloğu olarak Central Station'dan itibaren tupla ile yayılıp genişleyen çemberin sonlarına doğru daha modern malzemeler kullanılmış. Ayrıca evlerin metrekareside aynı şekilde büyümeye başlamış. Tabiki daha canlı olan kısım ortaçağ kentinin bulunduğu yerdi. Gündüzleri konutları gezip akşam caddelerde takıldık ;) 



Ardından Trenle Berlin'e geçip okulun bir diğer dersi olan berlin dersine yancı olarak katıldık. Berlin Amsterdam'a göre daha modern ve ölçek olarak daha büyük. Tabiki savaşın etkisi ve nazi'nin mimariye etkisini her 100 metrede bir gördük. Mimari olarak Amsterdam'a göre daha zengin ve çeşitliydi. Çünkü Amsterdam'da bulunan konutlar genelde tekrar edip büyük lokmalar halinde yapılmış. Ancak berlin'de yapı blok olarak ilerlediği için daha çok çeşit vardı. 


 Amsterdam ( Haziran 2016 ) 

 Qude Kerk Klisesi - De Waag - Borsa Binası 

İlk gün ortaçağ kentini gezdik. Yarım gün boyunca De Waag , Dam Meydanı , Qude Kerk Klisesi ve Borsa Binasını gördük. Çoğunun içerisine girilemediği için dışarıdan kısa bir gezi oldu. Tabi bu yapıların çevresinde klasik amsterdam evleri görmekten gözleriniz yoruluyor. Bu arada ben evleri gayet düzgün zannediyordum ancak hepsi bir şekilde yamulmuş ve bir tarafa doğru eğilmiş. Araları ciddi derecede açılanlar bile vardı. 



 Joordan Bölgesi 

Günün diğer yarısında Ortaçağ kentinin bir sonraki aşaması olan joordan bölgesini gezdik. Tabi zanaatkarlar ve işciler için oluşturduğu için kalite olarak biraz değişim gösteriyor. Yollar daha dar ve malzemesi bir tık daha altta. belli bir meydan veya tasarlanmış bir açık mekan yok. Köprüler ve onun çevresi biraz geniş olduğu için ufak kalabalık var ancak bir meydan niteliği değil tabiki. Bu yüzden sokaklar,sokaklar,sokaklar mevcut. Bir bölümde Anne Frank'ın evi vardı ancak kuyruk 100 metreyi bulduğu için girmedik. 



 Berlage Planı -  Da Degaraad - De Wolkenkrabber 

Diğer gün 3 kanal projesi nin aşamalarını gördük. Bunun en önemlisi yeni çemberin bir kolunda 2 kanal arası bir yol olması. kalınlaşan yapı adasının ortasından bir yol geçirip ölçeğin büyüyeceğinin bir habercisi olarak nitelendirebiliriz. Bu genişleme ile konutlar bina,bina yapılmaktansa yapı adası olarak tasarlanmaya başlamış ve bu da cephelerde değişiklikler ve detayların artışı anlamına geliyordu. Ayrıca her mimar kendi dilini oluşturmakta daha daha özgürleşmişti. Konutların sayısı kalitesi ve alanı artmaya başladı ve bunun ilk örneklerini görmeye başlıyoruz. Da Dageraad bölgesinde bunların hepsini görebiliyoruz. Ayrıca aynı yapının ikizini yapma olayını da görebiliyoruz. Tuğla kullanarak cephedeki değişiklik ve detayları görebiliyoruz. Ardından Berlage planının lades kemiği olan bölüme gittik ( Gökdelen ) . Paris ve diğer barok şehirlerdeki genişliğe yakın bulvarlar mevcut. Ancak bu bulvarlar diğer bulvarlar gibi işlek değil . Ortaçağ kenti gibi ticaret yüklü yapılar olmadığı için bulvar konutların kullanımına ayrılmış gibiydi. Ayrıca Yapı adaları tasarlanırken her mimar köşelerde farklılaşmak zorunda gibi bir kural varmış. Bu yüzden her köşede farklı bir görünüm vardı. Bu değişiklik sıradanlığı kırıyor. 



 Vondelpark 

Başka bir gün , Vondelparkı gezmekle güne başladık. Ölçek olarak çok büyük bir park. İnsanların evlerini minumum alanda çözüp bu kadar büyük bir park yapması çok garip geliyor. Ancak insanlar tam da bu sebepten dolayı büyük bir park yapıp şehirin basıklığı ve darlığından kaçıp doğaya sarılmak istiyor. Bu yüzden bu parkın içindeyken neredeyse hiçbir bina görmüyorsunuz. botanik bahçeleri içinden yürüyorsunuz. Büyük bir gölün yansıması alanı daha da büyütüyordu. Gerçekten de şehirden kaçış için ideal bir yer. 



Şehirden kopuş sadece parkla değil hemen dibinde bulunan yerleşimle gerçkeleştirmeye çalışmışlar. Çok zengin kişilerin oluşturduğu malikaneler parkın etrafına bir kanal mesafe bırakarak yerleşmiş. ortaçağ kentindeki evleri gördükten sonra buradaki evler oldukça fazla alan kaplıyor ve caddeler genişliyor. Arabaların arttığı bir bölge oluyor.



 Van Gogh Museum 

Bu bölgeleri gezdikten sonra Muze adasında istediğimiz müzeleri gezmek için grup dağıldı. Biz modern müze ve van gogh müzesini tercih ettik. Van gogh muzesi oldukça iyiydi. Hayatında geçirdiği zorlukların resime yansıması ve boyayı kullanış şekli zenginliği çok etkileyiciydi. Resminin üzerine mikroskop koyup boyanın dağılımını görmeden müzeden ayrılmayın. yaptığı her darbe , her dokunuş duygu ile dolu ve sonucu muazzam. Müzede resim çekmedim. Zaten resimden anlaşılacak bir durum değil. Ancak müzenin girişindeki merdiveni çektim. Taşıyıcısının cam olması şaşırtıcıydı. Apple mağazalarındaki gibi bir sistem. Cam taşıyıcılar her zaman ilgimi çekmiştir ve hep şaşırtmıştır. 


 Modern Müze 

Sonra hemen yakınında bulunan modern müzeyi gezdik. Klasik bir modern müze tasarımı vardı. Bir bölüm dikdörtgenler prizması gibi içinde oda oda dolaştıran bir bölüm. diğer taraf tavana kadar boşluk ve ciddi bir hacim. Cephede ise cam ve akıcı formun oluşturduğu bir düzen . Konsolu etkileyici. Müze içinde geçmişteki mobilyalar ve modern sanat eserleri mevcuttu. 




Bu 2 müze büyük zamanımızı aldı. saat 17.00 civarı Rijksmuseum'a gitmek istedik fakat kapanmıştı. Kapıdan fotoğraf çekip ayrıldık. Eğer bir daha amsterdam'a gidersem heineken museum ve rijksmuseum'e uğramadan dönmeyeceğim :) 



 Het Chip Museum 

Bir diğer gün şehrin doğusunda bulunan Het Chip Museum'a gittik.Bir rehber eşliğinde 1 saat güzel bir gezi yaptık. Michel de Klerk'in detayına kadar tasarımını inceledik. Bir gemi gibi tasarlayıp belli bir kot'a kadar koyu tuğla kullanıp bu fikri vurgulamış . Köşesinde postane binası bulunuyor. İçindeki detaylar çok iyiydi. Ayrıca tuğlayı düz kullanmak yerine ona bir form vermek yeni bir akım başlatmış ve bütün Amsterdam'ın mimari dilini etkilemiş. Ayrıca Michel de Klerk; gesamtkunstwerk anlayışı ile mobilyasına kadar tasarlamış . Bu da yapıyı daha bütün yapıp tasarımcının kimliğini daha da çok yansıtmış. 



 Silodam - Ijdock 

Bu yapının ardından kuzeye çıkıp suyun kenarından bir yürüyüş yapıp central station'a kadar yürüdük. Silodam'ı görüp ardından ijdock amsterdam'ın içinden geçitk. Silodam; suyun üstünde kolonlarla yükselip her katta farklı bir cephe oluşturulmuş, ama dikdörtgen prizması formu korunmuş. İjdock ise form olarak bir dikdörtgeni parçalara ayırıp doluluk ve boşluk ile hacimler oluşturmuşlar. Çıkan form kullanışsız görünsede etkileyici duruyor. Ayrıca Konsol çıkması çok etkileyici. Hollanda olarak Doluluk, boşluk, konsol üzerine oluşturulmuş çok bina var. Hepsi gerçekten mimari ve strüktürel olarak dolu bilgiler içeriyor.Bunları gerçekte görmek tasarım yaparken sınırları ne kadar genişletebileceğimizin süper bir örneği. 



 ARCAM - Nemo 

Central Station'da bir mola verdikten sonra daha batıya gidip ARCAM binası ve Nemo'yu gördük. Arcam küçük ama güzel bir formun içinde Amsterdamın mimari gelişmesine dair belgeler ve tuğla çeşitlerinin olduğu bir bina. Nemo ise altından büyük bir yol geçen ve 2 yakayı birleştiren otobanın üzerinde konulanan bir şehir terası gibi işleve sahip. Tepesine yürüyerek çıkıp bütün şehri bir nebze görüyorsunuz. Ayrıca çocuklar için tasarlanan parkta 20-25 yaşlarında olan bizler grup olarak eğlendik :). 



 KNSM 

Ardından KNSM bölgesine gidip oradaki villa tipi konutları ve lowa, borneo, sporenburg bölgelerindeki toplu konut örneklerini gördük. 3.sınıf konusu olan toplu konutun ardından bu örnekleri görmek çok önemliydi. sirkülasyon çözümleri, Avlulu yapıları, giriş bölümleri gibi temel kararları cepheden bile görebiliyorduk. Ayrıca yaşantıyı deneyimlemek bizim için çok büyük bir artı oldu. Zemin katı tamamen ticarete ayırmak tek çözüm değil, konutlarda yeteri kadar ticari varken fazlasını kesinlikle düşünmemişler ve insanlar ihtiyaçlarını gerçekten karşılayıp gerçekten kaliteli konutlarda yaşıyorlar. KNSM bölgesinde bulunan villa tipi konutları ise bir mimari şölendi. Her villa kendine ait bir mimari dil ile bazen kapalı bazen açık formlar tercih etmiş. Bazıları arabalarını evin içinde düşünürken bazıları sadece evin içinde yaşam düşünmüş. Mimari olarak oldukça zengin bir bölgeydi. 



 Wozoco 

Son gün Amsterdamın City map'inde bile bulunmayan şehrin en güneyine gidip konut yapılarını gezdik. Burada türk mahalleleri bile bulnuyordu. Berlage planı gibi kuralların olmadığı bölgeler. Ama her bina yine farklı olma derdinde. Özellikle Wozoco yapısı Konsolu konutta kullanarak büyük bir farklılık yaratmış, Ayrıca konsolu yerden 3 metre yüksekte yapması ise oldukça ilgi çekiciydi. Gezi boyunca en etkilendiğim olaylardan birisi buydu. Konsolun insan ölçeğine inmesi efsane bir duygu. gerçekten strüktürel olarak ne kadar garip bir yapı olduğunu yakından deneyimliyorsnuz. 

Birkaç konut projesi;


Wozoco;




 Orphanage 

Son olarak Aldo van eyck 'in parametrik tasarımın temellerini attığı Orphanage yerleşkesini gezdik. Yetimhane olarak tasarlanmış ve aynı birimin tekrarı ile oluşturulmuş tek katlı yapı. Tabi bugünkü durumu terkedilmiş ve sonrasında sergi girişminde bulunulmuş bir halde. Ancak etkisi hala mevcut. Ben tek katlı olmasından çok etkilendim. Kendimi bir çocuk gibi hissedip her birimin tepesindeki yuvarlak bölümden ışık almasıyla sıcak bir atmosfer yaratmasını takdir ettim. Gerçekten insan ölçeğine yaklaşmış , boğmayan ama çok yüksek yapıp yapıdan kopartmayan şahane bir ölçeğe sahip . Ayrıca birim birim oluşmasıyla bazı bölümlerde ortak bir avlu yaratması da etkileyici olmuştur muhtemelen . Şu anda terkedilmiş olması çok üzücü ama eskiden nasıl kullanıldığını hayal edebilecek öğeleri hala tutuyor. 



 Berlin ( Haziran 2016 ) 

Berlin'de 2-3 gün kalacağımız için gezi hızlı ve verimli olması gerekiyordu. Berlin dersine yancı olarak katıldık ve edinebildiğimiz bütün bilgileri edinmeye çalıştık. Herneyse Potsdamerplatz'da metrodan inip Almanya dersinin ekibine öğleden önce katıldık; kammermusiksaal sunumunun sonuna yetiştik.Ardından hemen yakınında bulunan nasyonel galeriye gittik. 



 Neue National Galerie 

Bu yapıyı canlı gözlerimle gördüğüm için çok mutluyum . Mies babanın yapısına bir kez daha dokunmak müthiş bir duygu. Maalesef kapalı ve bakımsızdı ama çevresinde dolaşıp anlamaya çalıştık. Normal bir gride yerleştirdiği kolonlar çok büyük bir çatıyı taşıyıp çok büyük bir iç hacim oluşturuyor. Kolonları çatının dibine kdar ötelemesi ise apayrı bir strüktür zorluk yaratmış. çok az malzeme çok az hareket ama bunların oluşturduğu büyük etki. Ben bu adama hayranım galiba. Ayrıca arka tarafta çukurda bir heykel bahçesi oluşturmuş . kendimi güvende ve mutlu hissettiğim nadir yerlerden. 



 Unité d'Habitation 

Geldik Corbusier Babanın eserine . Tek uzun yüksek bir kütle. farklı plan tipleriyle yükselmiş. Fransa'daki gibi sosyal donatı çok yokmuş. Hatta berlin örneği diğerlerine nazaran tasarımı daha zayıfmış . Herneyse biz binanın çevresinde dolandık ama içeride herhangi evin içine giremedik. Kolonlarla yükselmesini yakından gördük ya o bize yeter :). Sonuç olarak dışarıdan deneyimlebileceğimiz kadar deneyimledik fakat daha ileriye gidemedik :). 




 Oscar Niemeyer Haus 

Etrafı yeşille çevrilmiş alanların içinde blok olarak yerleşmiş yapılardan bir tanesi. Corbusier binası zannedilebilir ama değil . Bu binada bir kat tamamen sosyal donatı olarak düşünülmüş . Yine kolonlarla yükseltip geçiş sağlanmak istenmiş belki doğaya daha az ayakizi bırakmak istemiş. Sonuç olarak konut olarak blok tasarımını geliştiren ve örnek gösterilen bir yapı haline gelmiş. 



 Berlin Wall Memorial 

Berlin duvarının yıkımından sonra etkisini göstermek için demir çubuklarla ve birkaç kalıntılarla boş bırakılan bir alan. Ahşap bir klise ve yanında uzanan bir tarla. Berlin duvarı yıkımı sonrası oluşan anlamsız boşlukların nasıl bir etkisi olduğunu da gösteren bir alan. doğu ve batı farkının sağa ve sola bakarak göründüğü bir zamanlarda duvarın olduğu yerdeki çimlere uzanarak görebileceğiniz bir yer. Bu ciddi tarihsel olayın etkisini hissedebileceğiniz bir yer açıkcası. 



 Müze Adası 

Son güne kaldığı için çok üzüldüğüm bölüm burasıydı. Bu çok büyük alanı hızlıca dışarıdan bahattin kardeşimizin rehberliği ile özet bir şekilde gezdik. Ölçek olarak büyük yapılar büyük kolonlar, tekrarlar meydanı zenginleştirmiş. Ayrıca Almanyanın siyasi, ekonomik gücününde bir göstergesi. Yolboyu her yapı bir başka büyük. Malzemenin genelde taş olması da ayrı bir atmosfer yaratmış. Açıkcası Büyük yapılar arasında büyük bir meydan olması insanı ölçek açısından rahatsız diyor. Devlet ve Almanya'nın büyüklüğünde ezilen turistler gibi hissettim.



gittik yani yalan yok :) 







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder