17 Eylül, 2014

Arch190 - Gezi Stajı - Barcelona & Madrid



İspanya gezisi, benim ilk yurtdışı gezim olarak gayet verimli ve eğlenceliydi. İspanya hem mimari hem sanatsal açıdan gayet ileride ve bir mimarlık öğrencisi olarak bana çok katkı sağladı. Özellikle Barcelona'da Gaudi etkisi mimarlığın hayalgücünde gizli olduğunu gösterdi. Barcelona sokakları ve muhteşem grid şehir planı bazı şeylerin bütün şehir olarak yapılabileceğini ve bunun getirebileceği kararları gösterdi. Bisiklet, paten veya kaykay kullanan, deli gibi spor yapan ispanyollar ise mutluluğun ve sağlıklı olmanın aslında birçok şeyden önemli olduğunu gösterdi. Madrid ise başkent soğukluğu ve ciddiyeti nasıl mümkün olur onu gösterdi. Özellikle Tiyatro Real ayakta alkışlattı. Metro hatları ise 2 şehirde de ulaşımın en önemli etkeni olarak tıkır tıkır çalışıyordu. Yani şehir olarak gayet donanımlı ve birçok şeyi başarmış 2 şehir gezdik.

Sagrada Familia 

15 Ocak sabah 10 civarında gittik. Sagrada Familia Bazilikasına ulaşım metroyla gayet rahat bir şekilde sağlanıyor. İlk bakışta şehrin düzeninden ve birbirine benzer yapılarından ciddi bir şekilde ayrılan bir yapı. 
Bir bazilika yapma görevi verilse akla uzun düşünmelerden sonra ancak böyle bir yapı gelebilir. Bu yapıda tabiki en büyük etken mimarı Antonio Gaudi. Onun işlerine bakarken hayalgücünü nasıl bu kadar net yansıttığına hayran kalıyorsunuz. Kapıların üstündeki işlemeler ve sütunlarda yapılan ufak ama etkileyici değişimler, o mekanı bambaşka bir havaya sokuyor. 
Bazilikanın 2 kapısı vardı. Bir kapıyı doğum olarak diğer kapıyı ise tutku olarak adlandırılmış. Biz ilk anda doğum kapısından giriş yaptık. Giriş yapmadan önce cephede size bir hikaye anlatılıyor. Tabiki bazilikalardaki her hikayede olduğu gibi İsa herşeyin merkezinde. Ortada meryem ana ve isanın çocukluğu, etrafında ise onlara doğru yönelen birçok karekter var. Bu karakterlerin arkaplanında yapraklar ve doğaya ait elemanlar var. 
Girişteki Sütunun kaidesinin bir kaplumbağa’dan olması ise çok garip geldi. Sanki bir klise değil, orman müzesinin taştan yapılmış bir taklidi gibi duruyor. İçeri  girdiğimiz zaman ise dışardaki o doğa olaylarının içine girmiş gibi hissettik. Yükseklik ve o yükseklikte olan olaylar ışık ve gölge olayları ile zemine kadar inip zeminde yürüyen insanları çok başarılı bir şekilde etkiliyor. Ancak kathedrale yandan giriş yapmak oranın havasını biraz bozuyor. Tabiki bunun tek sebebi kathedralin bitmemiş olması. Bu kathedralin etkisini daha iyi anlamak için uzunlamasına olan girişe yakın bir yerden isa’ya doğru yürümek en iyi tercih olur. 
Sizleri bir ormanda yürüyormuş hissini sonuna kadar taştan yapılma sütunlarla veren tekrarlar var. Sütunlar belli bir yerden ayrılıp daha ince ve karmaşık birimlere dönüşüyor. En üst kısımda ise birbirinden farklı boyutlarda olan yuvarlak açıklıklar içeri giren ışığa yön veriyor. Bütün bu olaylar sizi tamamen karşıya doğru yöneltmiyor ama yinede elinizde olmadan karşıya doğru ufak adımlarla ilerliyorsunuz. Nerede olduğunuzu size anlatmak isteyen bir İsa’ın çarmaha gerilmiş heykeli sizin karşınıza güzel bir ışıklandırma ile çıkıyor. Ben bir Kathedraldeyim diyebilirsiniz artık. 
Detaylara dalmaya kalkışınca ise kendimizi kaybettik. Detaylar o kadar fazla ve o kadar anlam yüklenmişki hangisine nereden nasıl bakacağımızı şaşırdık. Sütunlarda zeminden başlayıp sonuna kadar uzanan ve artış gösteren çizgiler. Yüksek kısımlardaki güvercin kanadını andıran çıkıntılar, en yüksekte yapılan ışık oyunlarının nedenini aramak gibi birçok detay bizi 2 saat kathedralin içinde tuttu. 
İç mekanın muazzam etkisine; tutku olarak adlandırılan kapıdan çıkarak veda ettik ve bambaşka bir etkiye merhaba dedik. Bu taraf diğer taraftaki kapıya göre daha sade bir yapı mevcut ama akıcılık bitmemiş. Kolonların eğimli olması ve tek bir tarafa doğru uzanması oraya bambaşka bir hareket katıyor. 
Buradan da uzaklaşınca biraz parkta oturalım dedik. Fakat o kuleler hadi kalk halay çekelim diyordu. Kulelerinde organik yapısı ve çevresindeki boşluklar göğe yükseliyor. Tabi gauidi’nin çizimlerine göre orta kısımda şu andaki kulelerden en az 50 metre daha büyük bir kule var. Eğer o kulenin yapılmış haline denk gelseydik boyun fıtığı geçirebilirdik. Bu iki kule arasında oturmuş halde bulunan heykel ise başka bir etkileyici. 
İlk bakışta aklıma gelenler bu kadart. Eğer bu yapının etkisini tamamen kağıda dökelim desek ağaç katliamı , internette paylaşalım desek kota ziyanı yapmış oluruz.







MACBA - Museu D’art contomporani de barcelona

Sagrada Familia yorgunluğunun ardından bir yemek arasından sonra La rambla caddesinin aralarına dalıp modern müze arayışına girdik. 
55 euro verdiğimiz barcelona karttan yararlanmak için bu müzeye gitmemiz şarttı :) . Haritadan bakarak birazda türk üsulu esnafa sorarak bulduk müzeyi. Dar bir sokaktan çıktıktan sonra bir meydan ve müze karşıladı bizi. 
Modern müze olunca etkisi bir başka oluyor tabi. Oradaki meydanı farklı bir biçimde ortaya çıkarıyor. Orada beni en etkileyen mimariden öte birazda oradaki insan profili idi. meydanda bulunan birkaç kot farkı ve ramplarda yaklaşık 50-60 kişi kaykayla eğleniyorlardı. Orada böyle rahat bir ortam olması ve insanların kendilerini geliştirip bunu bir yaşam tarzı haline getirmesi çok hoşuma gitti. İnsanların böyle güzel ve özgür bir ortamda istedikleri sporla ilgilenip bununla eğlenmeleri çok etkileyiciydi. ve bu ortamda neredeyse 12-45 yaş arası her yaştan kişiler vardı. Bence burayı bir meydan yapan ve oradaki modern müzeyi ortaya çıkaran önemli etkenlerden biriydi.

Modern müzenin içine girdiğimizde bizi saf bir beyazlık karşıladı. Müzenin içindeki en önemli mimari etken ise mekanın neredeyse yarısını kaplayan rampaydı. Her kata ulaşım bu rampalarla sağlanıyordu. Müze bölümü ise bütün müzenin yarısından fazlasını kapsıyordu. Ancak girişteki holden büyüklüğü anlaşılmıyordu. Her katta belli yerlerden labirent sistemi gibi bir müze düzenine giriş yapıyorduk. Müze düzeni ise basit ve yorucu değildi. içerdeki eserler moder sanat ve grafik tasarım eserleri vardı.





Casa Batlio

Otele dönüş yolumuzda Passeid de Gracia üzerinde bulunan Casa Batlio’yu görmemek barcelonaya ve mimarlık dünyasına yapılan en büyük ayıp olurdu. Zaten o düzen içinde cephesinin farklılığı ile adeta haykıran bir yapıyı görmemek için ileri derece miyop olmak gerekir. Girişi 17 euro olduğu için türk mantığı olarak 3 ile çarpıp biraz moral bozukluğu ile giriş kapısından geçtik ama daha merdivenin ilk basamaklarını çıkarken moral bozukluğumuzdan hiçbir eser kalmadı. duvarın alıştığımız düzlükte olmaması , neredeyse her kıvrımın devam edip biryerlere gittiğini görmek , yapısal olarak birçokşeyin mümkün olabileceğinin çok basit bir kanıtıydı. 
Genel olarak ahşap işciliği ve duvarda yapılan kıvrımlı hareketler bütün heryerde başarıyla uygulanmış. Zaten mevzubahis gauidi olunca düz bir şekilde konuşmak pek mümkün olmuyor sanırsam. her katta farklı bir tema işlenmiş gibi herbiri farklı şekilde etkiliyordu. en üst kata çıktığımızda ise projeksiyon ile hazırlanan bir animasyonda gauidinin bu binayı tasarlarkenki düşünceleri çok iyi bir biçimde anlatılmış. Cephedeki hareketleri insanın çığlık atması , kurukafalar ve ejderhalardan esinlenerek son derece sıradışı bir biçimde yapıldığını anlatıyordu. Ayrıca iç mekanlarda genel olarak su damlasının oluşturduğu hareketlerin binadaki yansımalarını çok rahat bir şekilde görebildik. 
İkinci veya üçüncü katta terasa açılan bir kapıdan çıktığımızda ise bizi klasik bir teras bekliyor sandık ama yine gauidi bize hayatın düz ve sıradan olmadığını güzel bir biçimde anlatmış. Terasın herhangi bir düz zemini yok ve zeminde yaptığı kıvrım bambaşka bir hava katmış. en son çatıya çıktığımızda cephede yapılan ejderha etkisinin mozaiklere nasıl yansıdığını gördük
Mozaik konusuna gelmişken genel olarak gauidi denince mozaikli hediyelik eşyalar üzerinde 3 euroluk etiket fiyatıyla gözümün önüne geldi. Birçok yapısındaki kıvrımları verirken mozaikleri parçalı kullanarak istediği her kıvrıma gayet rahat bir şekilde ulaşmış.




Park Güell

Güne metro Park güell’e nasıl gidilir komutu ile başladık. Çünkü şehrin kuzeyinde kalıyordu. Barcelonanın neredeyse kalbinden metroya binip başka bir organınından çıktık. Çünkü şehir yapısı ve insan profili olarak birçok değişiklik vardı. Sokaklar barceolna merkezi kadar düzenli ve işlek değildi. Ayrıca bina yapıları olarak daha yeni yakın yapılmış yapılar vardı. Bu bölgede iyi bir kırmızı tuğla yapan usta olmalı ki çoğu bina; yapı malzemesi olarak bunu seçmiş. Bu da yolda yürürken o yolu barcelona merkezinden ciddi bir şekilde ayırmış. Bu farklılığı güzel bir şekilde anladıktan sonra haritaya bakıp daha da yukarıya çıkmamız gerektiğini anladık. 7-8 katlı tatlı apartmanların bulunuğu sokaktan içeri dalınca kat sayısında azalma oldu. 2-3 katlı müstakil evlerin içinden geçip park güell’in giriş kapısına ulaştık. Sabah erken bir saatte geldiğimiz için parkın içindeki turist sayısı gayet azdı. parkın merkezinde gauidinin tarzını hemen yansıttığı 2 tane ev vardı. evlerdeki kıvrımlar hemen gauidi'yi ele verdi. Ancak önceki günler gezdiğimiz gauidi eserlerine göre bu parktaki eserler biraz daha sade kalıyordu. Sanki diğer eserlerinin denemesini bu parkta yapmış gibiydi. Bu 2 eve bakmayı bitirip arkamızı döndüğümüzde bizi merdiven ve su akıtan bir kaplumbağa karşıladı. Bu merdivenin bitiminde ise sanki eski yunan tapınaklarının bir kısmı erimiş ve bu yüzdende yamulmuş tapınak gibi biryer vardı. Sütunların bazılarının eğik bir biçimde durması , sütunların üst kısımlarındaki arşitrav ve friz kısımlarının s biçiminde kıvrılması eski yunanla alay ediyormuş gibi bir izlenim oluşturdu.
Özellikle bazı yerlerde sütun olmaması bu izlenimi güçlendirdi. 
yanlardaki merdivenlerden bu tapınak gibi yerin üst kısmına çıktık . Toprak bir zemine sahip olan bu bölgede uç bölgelere gidip barcelona şehrinin manzarasına şahit olduk. 

Manzaranın keyfini çıkardıktan sonra çıkışa doğru giderken üstü kapalı bir rampadan aşağı indik. Ancak bu rampa yerden yükselen ve üst kısımla birleşen akıcı bir yapıya sahipti. Burdanda yine gauidinin kendi iç dünyasını çok başarılı bir şekilde yansıttığını gördük. Ufuk açma konusunda gayet iyiydi.



Plaça de Espanya

Aslında havalimanından katalunya meydanına giderken ufak bir göz atmıştık espanya meydanına. Barcelona kart ile aldığımız haritada espanya meydanında bulunan birkaç önemli müze vardı. Bu yüzden sabah gittiğimiz park güell’in ardından normale göre biraz daha uzun bir metro yolculuğu yaparak espanya meydanına çıktık. metro çıkışında karşımıza direkt olarak 2 tane yüksek kule çıktı. Bu kulenin etrafını saran yarım daire şeklinde kolonad dizisi ayrı bir düzen kurup oval bir meydan oluşturmuş. Bu oval meydanda 5-6 tane ayrı yerlere giden uzun sokaklar mevcut. Bunların en önemlisi ise nacional müzey gden yaklaşık 8 şeritli yola sahip sokak. 2 kulenin ortasından yürüyünce karşında basamak basamak yükselen ve yan tarafa doğru genişleyen neredeyse bütün şehre hükmeden bir yapı olduğunu belli ediyor. Bu yolda yürürken o müzeye yakın olan bir yerde büyük bir su fıskiyesi mevcut. Ancak bizim gittiğimiz zaman çalışmadığı için etkisini hissedemedik. Bu yolun bitiminin sağ tarafında Mies van der rohe’nin yaptığı Barcelona pavilion vardı. 


Barcelona Pavilion

Nacional müzesine yakın olan biraz köşede kalan bir yapı. Eğer özel olarak haritadan bakmasak kolay anlaşılabiliecek bir yapı değil. Ancak haritada işaretlediğimiz en koyu yerlerden biri olduğu için özellikle gittik. Girişe yaklaştığımız zaman bile o basitliğin birçok şey anlattığını garip bir şekilde hissedebildik. Havuzun bulunduğu yerdeki bank ve bu bankın sonlarında bulunan yarı kapalı alan çok basit ve güzeldi. İçeri olarak nitelendirdiğimiz yere girdiğimiz ise bu pavilionun en önemli karakteri olan mermer farklılıklarını gördük. Açıkta bulunan mermer kadın heykelinin üstüne vuran ışık ve zemindeki su, o kısma bir sakinlik katmış . İçerideki gezintimizi bittiğinde dışarı çıkıp nacional müzesine doğru yürürken geri dönüp baktığımızda pavilionun yatay yapısının aslında gayet net ve etkili olduğunu daha iyi anladık. 


Museu Nacional d'art de Catalunya

Espanya meydanından yürüyüp, barcelona paviliona meraba dedikten sonra artık nacional müzesine girmemize bir engel kalmamıştı. En alt kodtan yukarı doğru merdivenlerle çıkarken sanki bir krala haber götüren bir elçi hissine kapıldım bir anlığına. Adım adım yükselip girişe yaklaştık. O anda bile şehrin büyük bir bölümünü tepeden seyrettik. Müzeye giriş yine barcelona kart sayesinde ücretsizdi. Aslında müze olduğunu sadece içeri girdiğimizde anladık. Çünkü yapı bütün olarak gayet bir saray yapısı gibi duruyordu. İçeride 4 farklı döneme ait sanat eserleri vardı. sergi dışında etkileyici olan birşey ise müzenin çatısındaki gezintiydi. Şehri 360 derece engelsiz görme fırsatı yakaladık. Bir tarafta barcelona olimpiyatlarında yapılan yapılar. Calatravanın yüksek ve etkileyici yapısı. Diğer yanda şehrin grid sisteme oturmuş halinin gerçek bir görüntüsü . Bir ucundan ise Gauidinin Sagrada familiasının inşaat halini görebildik. Bu ufak gezintide şehri gözetledikten sonra Müzenin sahip olduğu büüyük bir oritoryum tarzı bir yere giriş yaptık. Ses ve akustik ilk anda etkiliydi. Büyük boşluk ise yapının büyüklüğünü anlayabildik. 




Nou Camp

Sabah erken saatlerde çıkıp metro ile nou camp a giden metro hattına bindik.
Metrodan çıkınca işlek bir meydan ve kalabalık sokaklar hayal etmiştik ama bize bu hayali kurdurmadılar . Gayet mütevazi sokaklardan geçtik. Etrafta günlük ihtiyaçları karşılayacak süpermarketlerin etrafından geçip nou camp a yürüdük . Stadın çevresi geniş bir otopark alanına sahip ve daha alt düzey bir saha var. 17 euroluk giriş ücretini ödeyip bir tünelden geçmeye başladık. Barcelona büyük bir takım olduğu için beklentiler yüksekti. Ancak stadın dış görünüşü içeriyi hiç yansıtmıyor. Stadın dışı takımın milyon dolarlık oyuncuların posterleri ile doluydu. Bunların içinden geçip nihayet kupalarla dolup taşan müzeye adım attık. Takım barcelona olunca kupalar ödüller büyük başarıların hepsini görüp , vayy be adamlar neler yapmış diyorsun. Özellike takımın en önemli oyuncusu leo messi ye ayrı bir yer yapılmış. Kazandığı en iyi oyuncu ödüllerini girişte bir standta görüyorsunuz . Ardından takım olarak kazanılan başarılar ve bu başarıları getiren golleri güzel bir görsel showla izleyebiliyorsunuz. Bu şovların ardından stadı görmek için normal bir girişten çıkmaya gittik. Merdivenler ufak adımlarla çıkarken o mükemmel ambiyansı sessiz olsa bile hissedebiliyorsunuz. Futbolla aramın çok iyi olmamasına rağmen o anda fanatik bir barcelona taraftarına dönüşebilirdim. Fenerbahçeli olduğum aklıma geldi ve bu fikirdwn vazgeçtim. Stad 4 kattan oluşuyor . Bu katların genele olan etkisi çok büyük . Büyük bir takımın stadı olduğunu belli ediyor. Neredeyse her yerden maç izlenebiliyor. Hatta basın tribüne girip spikerlerin maçı sunduğu bölüme girince sanki bilgisayarda maçı yönetiyormuşsun hissine kapılıp rüyalara dalıyprsun .





Museo Nacional Del Prado

Madridteki 2.günümüzde şehrin en önemli müzelerinden biri olan museum del pradoya gittik. Metro istasyonunda ufak bir yürüyüşle museum del pradonun önüne geldik . Etrafta birçok ilkokul öğrencisi müzeyi görmek için dışaorda öğretmenin başında bekliyordu . Aslında ilkokul öğrencilerini gittiğimiz çoğu müzede görüyorduk ancak burada biraz miktarı fazlaydı. İçeri girerken yine güzel bir üst araması geçirip eşyalarımızı dolaba kitledik. Fotoğraf makinesine izin vermediği için ufak bir sinirlenme evresi geçirdik . Ancak bir mimarlık öğrencisinin kutsal eşyaları kalem ve kağıda bir engel olmadığı için sinirimizi atlattık. Müzeyi gezmeye başladık. Müze hakkında pek bir araştırma yapmamamıza o anda çok üzüldüm. Çünkü inanaılmaz büyük ve dolu bir müze . Gezerken ayklarımız isyan etti . İtalyan ve ispanyol birçok öneml
 Sanatçının önemli eserleri koridorlar boyunca sergilenmiş. Yanımıza aldığım kağıtta sanatçı isimleri birbiriyle yarışıyordu . Bu arada müzenin büyüklüğüne edecek bir laf yok ama müzeyi gezerken müze içindeki tasarım çok iyi değil . Bir sanat eserinin önünden  5 defa geçtik. Çünkü müzede herhangi bir yönlendirme veya bir düzen yok . Yarattıkları her duvarda bir eser ve neredeyse boş hiçbir duvar yoktu . Eserlerin çokluğu duvarda boşluk bırakmıyordu ancak insanları gereksiz yoran bir müze . Barcelona'da gezdiğimiz müzelerde böyle bir durum yoktu. Müzeyi mimar öğrenci gözüyle yorumlamak gerekirse, bana ilk bakışta istanbul teknik üniversitesi taşkışla kampüsü korİdorunu hatırlattı . Büyük kapılar ve uzun bir koridor. Ortadki büyük koridorla neredeyse aynı büyüklükte 2 tane koridor bu koridorun yanlarında konumlanmış. Ama yümseklik olarak biraz daha az bir yüksekliğe sahip . Bu durumda mekanda ufak bir hiyerarşi hissi veriyor.  Orta koridordaki eserler daha büyük ve önemliymiş gibi hissettiriyor . Mekanın eserler üzerindeki en önemli etkisi budur sanırım . Ayrıca müze bir alt kata sahip , burada da daha eski buluntular mevcut.Özellikle heykellerin bulunduğu bir oda ilgi çekiciydi. Heykellerin beyazlığı ve heykellerdeki muazzam işcilik ışıkla güzel yansıtılmış. Tablolara bakmaktansa heykellerin kıvrımlarına bakmak bana daha çekici geldi. Müzeyi neredeyse 2 saat dolaştık. Gerçekten çok yorucuydu . Resim çekmeye izin vermediler ancak kapıda aldığımız notlar daha sonra kullanmak için işimize yaradı.

Museo Nacional Centro de Arte Reina Sofia

Madrid'in son gününde müzelere devam ettik . Aldığımız her broşürde karşımıza çıkan Museo Nacional Centro de Arte Reina Sofia müzesine gitme kararına vardık. Sabahın ilk saatleri madridin insan yanlısı metrosunu kullanarak müzeye varış yaptık. Museum del pradodan sonra aslında bu müzeninde önünde geniş bir alan ve dikkat çeken bir görüntüsü olacağını düşünmüştük fakat böyle olmadı. Anacaddeden yürürken nırmal bir sokağa dönüş yaptığımızda karşımıza çıktı. Yine kendi içinde bir meydana sahipti ancak diğer müzeler gibi baskın bir görünüşü yoktu . İçeri girdiğimizde yine klasik bir müze düzenine giriş yaptık . Birgün önce gezdiğimiz mesum del pradodan sonra bu müze düzeni daha gezilesi ve izlenesi geldi . her katta farklı modern muzeler vardı . Tabi bu müzeye giriş yaparken picasso nun guvernşca eserini düşünmeden gezmek aptallık olurdu . Ancak müzede sadece picassonun eseri değil mimari açıdanda farklı bakış açıları katacak birkaç eser daha vardı . Özellikle bir sanatçının kurduğu sergi düzeni ve eserleri insanları yeniden düşündürmeye zorluyordu . Bence Picasso'nun guernica eseri kadar olmasada gayet etkili eserlerdi. O kadar bahsettiğim guernica ile karşılaşmamız ise biraz rastlantısal oldu ama gayet etkileyiciydi. Bir araduvarı geçtikten sonra boğa figürü dikkatimi çekti . Hemen ardından bunun picasso olduğu anlaşıldı . Neredeyse büyük bir salon duvarını kapsayacak kadar büyüktü . Tabi her müzede olduğu gibi fotoğraf çekeni dövüyorlardı :) . Zaten o anda pek fotoğraf çekmek aklına gelmiyor. O hep gördüğümüz figürleri canlı görmek ve gerçektende o büyüklükte başka bir anlam kazandığını hissediyorsunuz .

Arch190 - Teknoloji Stajı - Autocad - SketchUp - Photoshop

SketchUp 2013 Essential Training

Lynda üzerinden izlediğim SketchUp 2013 Essential Training videosunda, Genel olarak bütün tasarım programlarında olan temel komutlardan başlayarak kademe kademe daha detaylı olan komutlara doğru bir anlatım vardı. Bunlar çizgi çizmekle başlayıp, yapılan 3 boyutlu bir tasarımın küçük bir animasyonunu yapmaya kadar gidiyor. Video sonucunda sketchup ile ilgili öğrendiğim bilgiler;

- Herhangi bir çizgi çizebilmek için farklı yöntemler
- Extrude etme komutu ve çizgiden offset elde etmek
- Gölge ayarlama ve malzeme atamak
- Kamera kullanımı ve binanın görünüşünü elde etmek
- Binanın kesitini alma (m tuşuna basarak)
- Herhangi birşeyin uzunluğunu ölçebilmek
- Nesneleri ayrı ayrı gruplamak 



















AUTOCAD 2014 ESSENTIALS

Autocad 2014 Essentials : 01 Interface and Drawing Management

Autocad programının arayüzü ile tanıştıktan sonra en temel bilgilerden olan uzunluğu belli edecek komutları öğrendim. Bu sayede çıktılarda görünebilecek ve herkes tarafından anlaşılabilecek ölçekli çizimler yapmak için atılan ilk adım oldu.





Autocad 2014 Essentials: 02 Drawing Fundamentals


Bu bölümde, Temel geometrik objelerin nasıl çizilebileceği ve bunları boyutlandırırken hangi referanslara göre boyutlandırabileceğimi öğrendim. Bu işlemler esnasından undo redo trim gibi komutlarıda öğrenmiş oldum. Çizilen çizgilerin kesişimlerinin nasıl verimli kullanacağımı öğrendim. Midpoint, center, intersection gibi özelliklerin autocad'te nasıl kullanıldığını öğrendim. 






Autocad 2014 Essentials : 03 Editing and Organizing Drawings

Bu videoda, fillet,rotational ve rectangular array, chamfers komutlarını uygulamayı ve layer mantığının nasıl çalıştığını nelere dikkat etmek gerektiğini ve layer açmak ve objeleri içine atmak ve layer özelliklerini değiştirmeyi öğrendim. Ayrıca "Select Similar" komutunu öğrendim. Çok büyük ve karışık projlerde layer mantığının ve select similar komutunun işimi nasıl hızlandıracağını öğrendim.




Autocad 2014 Essentials : 04 Annotating a Drawing

Bu videoda; Autocad'te nasıl text oluşturulur ve bu textin özellikleri nasıl değiştirlir onu öğrendim. Ayrıca bundan sonra Dimension komutunun daha da detaylı ayarlarını öğrenerek ileride çıkabilecek büyük sorunların nasıl önlenebileceğini öğrenmiş oldum. 




Autocad 2014 Essentials : 05 Working with References

Bu videoda; block ve insert komutlarının nasıl kullanıldığını öğrendim. Bir autocad dosyasının başka bir autocad dosyasına link etmesini öğrendim. Bunlara ek olarak Autocad sayfasına nasıl resim ekleneceğini öğrendim ve bu yüzden örnek resimlere çok sevdiğim babamın resmini koydum. 


Autocad 2014 Essentials : 06 Sharing Drawings with Others

Son videoda ise sanal ortamda olan bir çizimi kağıda çıktı alırken (plot) hangi özelliklere dikkat edilmesi gerektiğini, ölçeklemeyi, bir pencere içinden seçmeyi, Pdf formatında çıktı almayı öğrendim. 





Photoshop Cs6 Essentials Trainings

Ek olarak verilen 4 seçenekten Photoshopu seçtim. Lynda üzerinden izlediğim videoda ise Photshopun genel olarak komutlarını ve nasıl kullanıldıklarını öğrendim. 2 boyutta çalıştığı için pafta yapımında ve diğer işlerde çok işime yarayacak komutlar öğrendim. Öğrendiklerimi sıralamak gerekirse;

- Adobe Bridge kullanımını
- Albüm düzenlemeyi
- Kamera ayarlarını
- Kameradan oluşan hataları düzeltmeyi
- Kameradan oluşan hataları düzeltirken araçların özelliklerini
- Yeniden boyutlandırmayı 
- Sayfa içerisindeki temek komutları
- Crop yapmayı ve bunun ardından temel komutları ( scale, rotate gibi...)
- Resim üzerinden seçim yapmayı
- Layer sekmesinin nasıl çalıştığını 
- Renk ayarlarını
- Filtrelerin nasıl kullanıldığını
- Resim ile işin bittiğinde nasıl export edildiğini öğrendim.